Burada geçmiş ile geleceğin, akıl ile duygunun, kuşku ile
inancın bazen çatıştığı, bazen koyun koyuna uyuduğu bir dünya var. Bi’ dünya
duygu, bi’ dünya emek var eserlerde…
Bir tabloda
mavinin bin bir hali ile okyanusun sonsuzluğundaymışçasına bir derinlik, bir
başkasında kahverenginin en doğal ve kendini ele vermeyen duruşundaki
asaletiyle bir gizemlilik yakalıyorsunuz. Aynı resimde buluşan can alıcı yeşil
ve kırmızı sizi “dur” ve “geç” ikileminde bırakıyor. Renklerin göz
kamaştırıcılığının etkisi bir süre sonra geçebilir ama bu gördükleriniz sadece
görsel bir şeyler değil, çok belli… Yazılar var, yazı gibi değil; resim gibi
duran… Zarif, alımlı, uyumlu… Uzaktan baktığınızda bir figür gibi duruyor,
resimle uyumlu… Ama yaklaştığınızda bu sefer ne anlattığını merak ediyorsunuz.
Anlayacağınız,
karşısında epeyce durup bakacağınız, sonra da hayata ve insana dair şifreler,
ipuçları bulacağınız koca bir dünya var burada. Yasin Börekoğlu’nun ustalık
kokan kocaman dünyası!
1-Yasin Bey sizi tanıyabilir miyiz?
1983 yılında
Adana’da doğdum. Ortaokul yıllarında Kadans Art Center’da Nini
Önözden ile deyim yerindeyse fırça tutmayı öğrendim. Ardından Anadolu Güzel
Sanatlar Merkezi’nde Sezgin Shola ve Serkan Torun ile hat çalışmalarımın temel
ritüellerine başlamış oldum. Konya Ereğli’de ikamet eden Ahmet Hilmi Erel’in
çalışmalarından etkilenerek ve Erel’in çalışmalarından feyz alarak yoluma devam
ettim. Resimle birleştirdiğim ilk hat çalışmalarımı 2008 yılında yaptım. Bugüne
kadar altı kişisel sergi açtım, şimdilerde Çengelköy’de resim çalışmalarıma
devam ederken Hattat Mithat Topaç’ın talebesi olarak hat sanatını öğrenme
gayretindeyim.
2-Resim maceranız nasıl başladı?
Aklınızda hep bir
şey olur, yapmaya başladıktan sonra fark edersiniz ve sevmeye
başlarsınız. Ben işlerin hiç bu noktaya geleceğini düşünmemiştim açıkçası. Ama
İstanbul’da yaşamaya karar verdikten sonra çok çalışıp bir sergi hazırladım.
Çok ciddiye almamıştım ama oldukça profesyonel bir sergi oldu. Sanata ya da
yaptığım işe hırslı bir bağlılığım yoktu başlarda ama zamanla o yapmaya
başladığım şeyden çok keyif aldığımı fark ettim ve devam ettim. Biri diğerini
getirdi. Yaptığım işle olan içsel bağım, beni birçok yere götürdü. Hem içsel
olarak, hem de fiziksel olarak. Bol bol geziyorum anlayacağınız.
3-Niçin resim yapıyorsunuz?
İlk başlarda
resim yapabiliyor olabilmek beni şaşırtıyordu aslında, bir yaşa kadar dünyadaki
herkes benim yapabildiğim her şeyi yapabiliyor sanıyordum… Ben kendime ve
hayata dair bir şeyler öğrenebilmek için resim yapıyorum. Bu soluk alıp vermek
gibi benim için. Sancılıdır ve sürekli olarak kendini yakmak gerekir .
4-Resim yapma süreci size ne ifade ediyor?
Kendime ve hayata
dair bir şeyler öğrenebilmek için resim yapıyorum. Bunu resim kabiliyetimin
farkına varmadan önce de yapıyordum. Çocukluk dönemlerimde de bu böyleydi.
Profesyonel hayatta da bu psikolojiyle iş üretmek çok keyif veriyor. Ve şanslı
olduğumu düşünüyorum.
5-Tuvallerinizde yoğun olarak işlediğiniz temalar var mı?
Tasavvuf Kültürü
zengin bir edebiyat ve sanatı yaratmış, yüzyıllar öncesinden günümüze
ulaşmıştır. Üstadlar güzel sözün güzel yazıyla tamam olduğuna inanmış, Hat adı
verilen bir geleneği var etmiştir. Varlığı bir gören, anlamı önemseyen bu
ummanda bir katre olabilmek marifet sayılmıştır. Ben de içine ruhumu
koyduğum, manası ile beslendiğim yazı, dua, hadis ve ayet-i
kerimelerle çalışmalarıma yoğunlaşıyorum. Ve yüksekj bir sadakat, derin bir aşk
ve tatminsiz bir ruh ile çalışmalarıma devam ediyorum. Kendinizi beyaz bir
tuvalin önünde, paletiniz ve fırçanız hazır, konuya başlarken düşünün. O an
hayâl gücünüzü kullanacağınız ve resminiz için karar vereceğiniz andır. Bazen
günlerce hatta haftalarca boş bir tuval önünde sabahlamam gerekse de ben böyle
yapıyorum.
6- Ürettiğiniz
eserler dışında, yüz ve vücut boyama çalışmalarınız ile de
tanınıyorsunuz. Bu çalışmalar nasıl bir ruh hali ile gerçekleşiyor?
Renkler, kâinatın
karanlığının içerisinde keşfettiğimiz değerler manzumesidir. Boyarken
keşfettiğim o kadar çok şey var ki…
Keşfetmek… Eğer hayatımda
bir amaç varsa, sanırım en başta bu geliyor.
Keşfetmek soru sormak anlamına gelmiyor çoğu zaman. Daha çok, gözlerimizi asıl
amaçlarından farklı kullanmak belki de… Bazen soru soruyor, bazen cevap
veriyorum kendime. Zaten tüm kavgam kendimle.
7-Fırçayı, paleti
elinize aldığınızda nasıl bir halet-i ruhiye içerisinde bulunuyorsunuz?
Ben ‘aşk’
adamıyım. Aşkı yaşarım fırçamı ve paletimi elime aldığımda. Onlar ve ben
diye bir ayrım olmaz aramızda ve bir macera başlatırız dörtnala. Sosyal medyada
da( facebook) çalışmalarımın üretim sürecini de her zaman göstermek
istemişimdir. Çünkü işlerim genelde, “nasıl yapıldı acaba?” sorusunu sordurur.
Ama üretim sürecini göstermemin amacı, “bakın ne zor şartlar altında yapıyorum
bu çalışmaları” denmesi değil, üretim sürecinin önemli ama zor olmadığını
göstermektir. Bu bir filmin kamera arkasını izlemek gibidir. Zevklidir,
güldürür ve teşvik eder.
8-Şimdiye kadar
kaç esere imza attınız? Kişisel sergileriniz hakkında bilgi verir
misiniz?
13 yaşından bu yana
resim yapıyor, yazı yazmaya gayret ediyorum. Ne kadar çalışmaya imza attığımı
hiç saymadım; ama bugüne kadar altı kişisel sergi açtım. Tüm sergilerimde
toplam 86 çalışmam yer aldı. Bunlardan 74 ü alıcısını buldu.
Her sene sergi
açmak niyetinde değilim aslında. Yeni bir şeyler üretip göstermem gerektiğini
hissettiğimde sergi açmanın doğru olduğuna inanıyorum. Gelirinin tamamını
bağışta bulunduğum iki kişisel ve birçok karma sergiye çalışmalarımla
katıldığım da oldu.
Kişisel
sergilerim:
1.DERVİŞ MEŞREB:
Eylül 2011 İstanbul Cihangir AK GALERİ
2.LÜTFEN SEV
BENİ: Şubat 2012(Tüm geliri Yedikule Hayvan Barınağı yararına) İstanbul
Yedikule Hayvan Barınağı
3
.NOKTA: Nisan 2012 İstanbul SapphireAvm
4
.BOYUMDAN BÜYÜK İŞLER: Ekim 2012 İstanbul Altunizade Kültür Merkezi
5
.ELLER: Kasım 2012 Ankara Madalion Sanat Galerisi
6
.LÜTFEN SEV BENİ 2. :Şubat 2013 (Tüm geliri Yedikule Hayvan Barınağı yararına)
İstanbul Yedikule Hayvan Barınağı
9-Sanatseverlerin sergilerinize rağbeti nasıl oldu?
Çalışmalarımda
klasik hat sanatı ile modern resmi birleştirdiğim için sanatseverlerin bu
farklılığa olumlu tepkileri olduğu gibi, kamış ve mürekkep kullanmadığımdan
harflerin anatomisini ve estetiğini sekteye uğrattığım yönünde hattatların
eleştirileri de olabiliyor. Bu eleştiri, yaptığım çalışmalara resim değil de
klasik hat eseri olarak bakmalarından kaynaklanmaktadır. Çalışmalarıma
baktıklarında farklı okuma yapanları da anlıyorum.
10-Sizce iyi bir
resim nasıl olmalıdır? Mükemmel bir resim tablosunun bileyenleri nelerdir?
İyi bir resim,
sanatçının hayata bakışıyla, hayatı algılayışıyla özdeş ve özgün olmalıdır. Ben
tasavvuf kültürü ile yaşamaya, yaradılanı yaradandan ötürü sevmeye çalışan bir
sanat adamıyım.
Hemhal olduğum
Hat sanatı için bir öğüt vardır: “Hat sanatı üstadın öğretiminde
gizlidir. Onun kıvama ulaşması çok meşk etmekle olur. Devam ettirebilmek için
ise İslâm üzere bir hayat yaşamak gerekir”
11-Türkiye’deki
resim piyasasına dair genel bir değerlendirme yapacak olursanız neler söylemek
istersiniz?
Türkiye’deki
resmin genel çerçevesi akşam ana haber bülteni gibi. Ana haber bültenleri
Amerika’da ve Türkiye’de mini talk show tadında ilerliyor. Yani bir bilgi
paylaşımından ziyade bir bilgi kirliliği ve ego tatmin zemini görüyoruz
karşımızda. Çok üzücü bir haberden sonra “pandayla yunusun eşsiz dostluğu”
haberini verip saçma durumlara gark ediyorlar bizi. İzlediğimiz şeyler, bize
izlettirilenler bunlar. Ama sanatın Türkiye’de daha fazla bilinen, tanınan bir
piyasa haline gelmeye başladığını göz ardı edemeyiz. Giderek artan galeriler,
açılan Güzel Sanatlar Fakülteleri ve fuarların etkisi yüksek oldu bu bağlamda
elbette. Ama Türkiye’de sanat piyasasının henüz doğru yerde olduğunu
düşünmüyorum. Alıcılar da eksperle çalışmaları sonucunda doğru yere ulaşır. Boş
çerçeveye de para veren var, isme de… Ama resim değeri için Türkiye’de iyi
ekspertizler olmadığından henüz sanat piyasası doğru düzgün işlemiyor. Ne yazık
ki bu durum için biz sanatçıların yapabileceği çok fazla bir şey yok. Belki bu
zamanla daha doğru bir çizgiye oturur; ya da umalım ki otursun. Falancanın
çocuğu diye insanlar kötü resimlerine yüzlerce, binlerce liralar veriyorlar.
Adamcılık
bitmedikçe, doğru düzgün ekspertizler çoğalmadıkça bu piyasa hep yanlış bir
yörüngede savrulur.
12-Eserlerinizde
hat sanatı öğelerine de yer veriyorsunuz? Hattın-resimle münasebeti hususundaki
düşünceleriniz nelerdir?
Benim için her
harf bulmacanın bir parçası, her renk yolculuğun olmazsa olmazıdır. İşte bu yüzden
resim yapıyor, hat ile bu yüzden ilgileniyor, ve ikisini bu yüzden
harmanlıyorum. Yaptığım şey bir bakıma duayı resmetmek…
Resim bir yandan
bize kâinatı tanıtırken, yazı ise kâinatı içimizden geçirterek damıtıyor bizi.
Sadeleşiyoruz.
13-Hat eğitiminiz
var mı? Ders aldığınız bir usta mevcut mu?
Ortaokul
yıllarında Adana’da iken Konya Ereğli’den Ahmet Hilmi Erel ile tanışıp ondan
öğrenebileceğim ne varsa öğrenmek için gayret ettim. 2010 yılından
itibaren ise İstanbul’da yaşıyor ve halen Hattat Mithat Topaç’ın talebesi
olarak klasik sanatını öğrenmeye devam ediyorum.
14-Son olarak resim sevdalılarına mesajınızı alabilir miyiz?
Resim yapmak, hat
yazmak ve tüm bu birikimi başkalarıyla paylaşmak çok güzel. Bunları yaparken
duyduğumuz heyecan her şeyden daha önemli. Umarım bu heyecanımız hiçbir zaman
kaybolmaz.Çünkü ortaya çıkardığımız eserler onları okuyan ve seyreden gibi yazanı
da göğe yükseltiyorlar, bu çok
güzel bir his.
Kaynak: Orsiad